Yas ve Müzik

Neden dinleyemedik, belki hala dinleyemiyoruz müziği?

Bilmem böyle hissedenler benimle aynı düşünceleri paylaşır mı?

Müzik bir alan açar her dinlediğimizde.

Duyduğumuz, canlanır müzikle.

Ve tüm beynimize, her hücremize nüfuz ederken, biz o şarkılık sürede,

sözlerde geçen hikayeyle bir oluruz.

Kendimizle her şey arasına örülü ağı çözer dışarı uzanırız, dokunuruz.

Bir başka hikayeye konuk olur, bununla kalmaz, yaşayanı oluruz.

Bazen müzikle dokunduğumuz geçmişimizden anlar, anılardır.

Zihne, söze dökülmeyen, kıyıda köşede kalmış parçalardır.

Onlar canlanır.

Yaşadığımız bir yas varsa, ya da paylaştığımız büyük bir acı,

neşeli ezgilerde, cıvıl cıvıl bir yerlerde de olmak istemeyiz.

Bu ilgisiz gelir, kopuk hissettirir, anlamamak, anlaşılmamakla eş değerdir.

İstediğimiz burada, yasın sükunetinde kalmaktır.

Sükunet, inkar değildir.

Yeni gerçeğimiz için hazır olana dek, yeni bir gözle görene dek ihtiyaç duyduğumuz “es”tir.

Yeni bir güne hazırlayan uyku gibi, yağmadan önce buharlaşan, görünmez olan su gibi.

Bir süre görülmemek, duyulmamaktır. Belki yok olup her şeye karışmaktır.

Bağı hissetmek, yanında olmak, bir oluştan dem almaktır.

Ta ki hazır hissedinceye dek. Kalben, bedenen, en son zihnen.

Hazır hissettiğimizde, müzik yine çalacak, istediğimiz kadar derine nüfuz edecek, duymak istediğimiz hikayeyle buluşturacak, sesle birlikte yaşam yine içimize dolacaktır.

Hep müzikle, evrenin müziğiyle kalalım!